Mutluluk,
Serenad, Kardeşimin Hikayesi gibi kitaplarında tarihe oldukça yer veren
Livaneli’nin bu aralar okurken farklı dünyalar arasına geçtiğim bir otelin
kapısından girip gösterişli bir salonda kendimi bulduğum, davetlilerden
hırsızlara, komilerden hizmetlilere kadar herkesin hayat hikayesini öğrendiğim
bir kitaptı Konstantiniyye Oteli.
Bu
kitapta asıl kahraman Zehra. Zehra, Ergun Bey’in sol kolu olup her an yanında
olması Bereket holding tarafından her şeyle bizzat kendisinin ilgilenmesi büyük
sorumluluk yüklüyor üstüne. Emre adında bir sevgilisi var. Onu bu gösterişli
davette DJ yaptı. Bu davetle ilgili her şeyle bizzat Zehra ilgilendi. Emre ile
Zehra bir süre sonra birlikteliklerini noktaladılar. Zehra bu ilişkide çok
yıprandığını düşündü ve ayrılık sonrasında üstünden sanki büyük bir yük
eksilmiş gibi daha dik ve daha enerjik bir şekilde holdinge gitmeye başladı.
Emre ile birlikte yaşamaya alışmıştı bu yüzden ev ona sessiz geliyordu ama kısa
zamanda da buna alıştı. Emre ile yollarını ayırdıktan bir süre sonra Ercüment
adında Holdingde çalışan birinin ona bakışları gözünden kaçmadı. Ercüment ile yemeğe
çıktı ve böylece konuşmaya başladılar.
Peki
Emre ne yapıyor değil mi? Emre’nin en büyük hayali bir yazar olmak. Kitabını
yazıyor yazmasına ama bir yayın evinin kitabını yayınlamayacağına dair dönüş
yazısı onun aşırı sinirini bozuyor ve onu bulmak için çalıştığı okula gidip
evine kadar takip ediyor. Hayatını öğreniyor. Tabi bunları yaparken boşta
durmuyor ve yayınevi sahibine mail yollayarak duygularını anlatıyor. Aklından
yayınevi sahibini öldürmek bile geçiyor.
Kitabın
her bölümünde farklı birinin hayatı, farklı birinin yaşamı, nasıl yükselip
zengin olduğu çıkıyor karşımıza. Her sayfada yeni bir hayatı öğreniyoruz fakirinden
orta durumlu memur ailelerine, hakimlerden avukatlara, holding sahibinden otel
zinciri olan insanlara… her şey o kadar güzel bir kurgu çerçevesinde ilerlemiş
ki okuduğunuzda bırakmamak istemeniz bu yüzden. Evet sıkıldığınız oluyor ama
bağlandığınız bölümler de. Bu yüzden kitabın sonunu getirmek istiyorsunuz.
Güncel yaşantıların arasına serpiştirilmiş tarihsel dedikodular, öylesine bir
kitapta duyamayacağınız ince ve dip bilgiler normal bir aksiyon veya fantastik
kitaptaki olay örgüsünde öğrendiğiniz sürpriz bir bilgi gibi karşınıza çıktığı
için, kitap, bilinmezliğini koruyarak sizleri okumaya devam etmeniz için
sürekli teşvik etmekte. İşte bundandır bu edebiyata aşkım. Her an bir
bilinmezlik, her an bir sır, her an farklı bir olay ve anlamlar…
Kitaptaki
kilit olay bir davet. Davetten yola çıkarak 300 kişiye yakın davetlinin
hayatlarıyla ilgili bir bilgiye sahip olmamız. Hırsız bir karakter olan çocuk
bir bölümde bir anda ana karakter olabiliyor ya da bir hâkim bir anda bir
kitabın ana karakteri olup hikayesiyle büyülüyor.
Alışılgelmişin
dışındaki yazım tarzı sebebiyle kitap elimde normalden daha fazla bir süre
kalmış olsa da anlattığı her hikayede kendisine hak verdiğim için okumaktan
gayet mutlu olduğum ve herkese de önerdiğim kitaplar arısana girmiş durumda
şuanda. Evet uzun süre elinde durunca insana başka kitaplara geçmek için
sabırsızlanıyor ama bu kitabı elinden bırakmakta istemiyor ve devam ediyor
okumalara.
Zülfü
Livaneli’den herkes bir siyaset ya da bir eleştiri kitabı beklediğinden kitaplarını
okuma gayreti göstermeyende çok. Aslında bir tane kitabından başlansa kaleminin
farklılığını, yazıların içinde verilen anlamları, tahminlere ters düşüşünü
anlayacaksınız.
2014 yılı Aralık
ayının son günleri. Yedi yıldızlı Konstantiniyye Oteli’nin açılış günü ve erken
bir yılbaşı kutlaması. İstanbul’un seçkin, kalburüstü simaları,
Sultanahmet’teki eski Bizans sarayının kalıntıları üzerine yapılan otelde bir
araya geliyor. Ama yok yok yani öyle bir buluşma, öyle bir davet. Kimler mi
var? Politikacılar, belediye başkanları, Amerikan büyükelçisi, Fener Rum
patriği, ünlü gazeteciler, gazete patronları, televizyon yıldızları, eski ve
yeni zenginler, büyük iş adamları…İstanbul’un yüzlerce yıldır yeraltında yatan
ölüleri de davete çağrılmadıkları halde arzı endam etmekte sakınca görmeyip bu
cümbüşe dahil oluyorlar. Ve elbette, bir otelin olmazsa olmaz çalışanları,
garsonları, komileri, güvenlik görevlileri…
Aslında Konstantiniyye
Oteli büyük bir şehir oluyor. Yok oluşlar, birleşmeler, zenginlikler, yoksulluklar
her şey bir kitapta bugünkü Türkiye ile birleştirilmiş güzel bir roman olarak
çıkıyor karşımıza.
Ben farklı
duygulara, farklı dünyalara sesleniş görüyorum bu kitapta. Okumanızı isterim
okuyanlarında yorumlar bırakmasını tabi ki.
İyi Okumalar.
Livaneli okumayı çok seviyorum, bu kitabını da çok gördüm ama henüz edinmedim.
YanıtlaSilÇok güzel anlatmışsınız, bir bakmışım yazının sonuna gelmişim. :)
Alacaktım çok iyi oldu bu yazıyı gördüğüm :)) livaneli’nin üslubunu seviyorum
YanıtlaSilÇok güzel tanıtım, çok teşekkürler.
YanıtlaSillivaneli'nin tüm kitaplarına sahibim, kişisel olarak da çok seviyorum bu kitabı çok öne çıkmadı benim için ama okunmaya değer.
YanıtlaSilBenim de okumak istediklerimden...
YanıtlaSilHarikaydı. Paylaşımınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSilVaktim olduğunda okunacaklar listesine aldım. teşekkür ederim
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil