youtube etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
youtube etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
  

    Bu bir hayat hikayesi aslında. Uzun bir süre boyunca yazmayı düşünüp zaman bulamadığım bir kitap kendisi. Malum tatiller falan zaman kalmadı pek.

    Bu aralar bir de eski alışkanlığıma geri döndüm. Edebi dergiler. Yanlış meslekteyim ben galiba edebiyatçı falan olmam gerekiyor yol yakınken geri mi dönsem ne 😊

    Kitaba geçelim artık. Bu kitap Stefan Zweig’in ölmeden önce yazdığı son eseridir.

    Kitapta kısaca bahsedilen şeyden hemen bahsedeyim. Hiç satranç oynamamış bir insanın bir avukatın kitaptan öğrenerek yüz yüze atlatamadığı hastalığına aldırış etmeden satranç oynaması ve oynarken de kendini kaybetmesi.

   Kitap iki arkadaşın New York’tan Buenos Aires’e giden bir gemiye binmesiyle başlar. Gemide dünya satranç şampiyonu Mirko Czentoviç de bir turnuva için Buenos Aires’e gitmektedir. Gemide gazeteciler dolup taşmıştır Czentoviç için. Satranç birincisi Mirko, küçük yaşta anlama ve konuşma gibi birçok konuda zorluklar çekmiş bir köylü. Babasının ve arkadaşının 3 el oynadığı satrançı izleyerek öğrenmiştir. Bir gün  yine babasının oynadığı satrancı izlerken, babasının işi çıkarve gitmek zorunda kalır. Gittikten sonra oyuna Mirko girer ve oynadığı eş ile birlikte bütün oynadıklarını kazanır. Babası Mirko’nun bu durumun çok şaşırır ve şehirdeki satranç kulübüne giderek Mirko’nun yeteneğini herkese gösterir. Bu şekilde yükselen Mikro sonunda dünya şampiyonu olur. Fakat satranç oyunları her bittiğinde saçma ve anlaşılmaz şekilde konuşur ve küçüklüğündeki gibi aptal bakışlar atar.  Bu yüzden gazetecilerle veya çevresindekilerle satranç dışında hiç konuşmaz.

   Kendini gemide izleyen Mirko günden güne duyulmaya başlar. Bunu duyan milyoner petrol zengini Mcconnor, Mirko’ya para karşılığı bir el satranç oynamayı teklif eder. Mirko ise bu teklifi ise bu tekliği hemen kabul eder. O gün geldiğinde tüm izleyenler Czentovic’e karşı satranç oynayacaktır.

  Czentovic 42 hamlede Mcconnor’ı yenmiştir. Yenilgiyi hazmedemeyen Mcconnor bir el daha teklif eder. Bu elde yenilgiye doğru ilerlerken beklenmedik biri çıkagelir. Doğru hamleyi Mcconnor’a gösterir. Her sıra Mcconnor’a geldiğinde çıkagelen adam yardımcı olur. Sonunda Czentovicle berabere kalan Mcconnor ona yardım eden adının Dr. B.olduğunu öğrendiği kişiye Czwntovic ile bir el oynamasını ve parasını ödeyeceğini teklif eder.

   Dr. B. Bunun imkansız olduğunu 25 yıldır oynamadığını söyleyerek aradan sıyrılır. Dr. B.’nin oynamasını isteyenler yanına birini yollar ve ikna etmesini ister. Dr. B. Bunu yapamayacağını söyler ve hikayesini anlatmaya başlar. Ama size tabikide hikayesini burada anlatmayacağım kitapta okumanızda fayda var 😊

Kitabın sonuna geleyim.

   Czentovic ile Dr. B. 1 el oynar. Ertesi gün elde Czentovic yenildiğini anlayınca pes eder ve Dr. B. Bir el daha ister. Fakat yine gereğinden fazla heyecanlanmaya başlamıştır. En sonunda tekrar sinir krizi nükseder ve kendine gelince oyunu bırakır. Masada Czentovic satran. Taşları ile baş başa kalmıştır.
 
   Kitabın sonunda üzülsem mi gülsem mi bilemedim. Ama kitabı okumalısınız.
 
Hepinize iyi okumalar diliyorum ve mutlu günler diliyorum…






Merhaba,
Biliyorsunuz ki artık youtube’dayım. Sizlerden yardım istiyorum. Ne tür içerikler paylaşmamı istersiniz?



Yorumlara lütfen belirtin. Youtube nerden esti de başladım diye sorarsınız. Uzun zamandır blog yazıları yazıyorum. Biliyorsunuz. Dedim ki kendime benim bir yerden başlamam lazım. Çünkü bu işimi severek yapıyorum. Bende bloğumu youtube ile bağlamayı düşündüm. Kasılmam dedim. Rahat bir video çekerim diye düşündüm ve youtube kanalımı açtım. Abone olmayı unutmayın.

Ne tür içerik paylaşmamı istersiniz?
Yorumlarda belirtinizz 😊
Sizleri seviyorum ailem..


Şimdi geldik bu aralar napıyorum sürecine.



      Bu aralar biliyorsunuz ki bir virüsümüz var başımıza bela. Bu virüsten dolayı tabiki hepimiz kendimizi kısıtladık bazı konularda. gezmemek ve dışarılarda çok durmamak gibi Çoğu aktiviteden uzağız. Bende öyle. Virüs ortağa çıktığı ilk dönemlerde bende herkes gibi evimden işimi yaptım home office dediğimiz tabirde çalıştım. İş ortamına alışınca ev ortamı aşırı sıktı ama başka yapacak birşeyimiz tabiki yok...

   Virüste azalmalar meydana gelince bende tekrar iş hayatıma döndüm ilk dönüşümde o kadar korkuyordum ki yolda yürümeyi unutmuş gibiydim. 2 aydır sokağa çıkmamıştık sonuçta. Metrolarda metrobüslerde kendimi o kadar çok tedirgin hissediyordum ki sizlere anlatamam. Sanki metroda tutunsam virüsü alıp ölecekmişim gibi bir psikolojiye girdim. Eldivensiz binmedim bir dönem. Sonra eldiven falan takmayın denilince çıkardım eldivenleri.

   7 aydır işe gidip geliyoruz tabiki hala büyük korku ve tedirginlik içindeyim. Bir kere insanlar aşırı dikkatsiz duyarsız. Maskeni tak diyorum birisine eline almış maskeyi sallıyor. nasıl bir ironi ? Virüs korunana geliyor bu insanlara bulaşmıyor. Virüs bulaşsa da bir korksalar  belki maskeyi elinde sallamamayı öğrenip ağızlarına takarlar. Maske korumuyolar diyenlere de ayrı bir kıl oluyorum bazende neyssss

İnsanların hangi birini eleştiricem ailem. Umarım hepiniz bu zorlu dönemde sağlıklı ve formunuzdasınızdır. İki üç tane blogger arkadaşımla konuştuk onlar da aynı dönemde çok zorlu süreçlerden geçmişler. Onlarda benim gibi oturup yazıyla anlatmışlar herşeylerini. Can sıkıntısından yazıya vurduk bizde kendimizi iyi mi :)


     Şimdilerde iş hayatında aynı şekilde  devam. Benim sağlık durumumu merak edenler gayet iyiyim. Şuanda daha  bitmiş değil virüs dikkatli olmakta çok ama çok fayda var.

    Youtube kanalıma başladım. Video içeriği üretmekte bana yardımcı olun lütfen yorumlara bekliyorum görüşürüzz :))





Maskesiz durmayın. sosyal mesafeye dikkat edin. Maske takmayanları lütfen uyarın diyorum sağlıcakla kalın.






KANALIM ABONE OLMAYI VE VİDEOYU BEĞENMEYİ LÜTFEN UNUTMAYIN :)



Merhaba ilk youtube videomla sizlere merhaba diyorum tanıtım videom yayında. devamı ise yakında...