Sonunda uzun zamandır okuyup da yazamadığım kitaba geldi
sıra. Orhan Pamuk’un Nobel ödülü aldığı eser. Bence gerçekten ödüllük bir eser
yazmış. O kadar etkilendim ki okurken. 1 günde bitirdim valla.
Bir kuyu
kazmadan iş adamı olmaya ilerleyen ve sonunda oğul tarafından öldürülmek.
Yıllarca bahsedilen bahsedilen efsaneler yıllar sonra gerçekleşti. Kitaba
geçmeden önce biraz kitaptan bahsedeyim.
2016 yılında yayınlandı.204 sayfa ve yapı kredi yayınlarının
kitabı. Yazarımızdan bahsetmezsek olmaz değil mi 😊
Yazarımızın gerçek adı Ferit Orhan Pamuk'tur. Türk yazardır.
1952 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Kalabalık bir ailenin çocuğudur. Nişantaşı’nda
büyümüştür. Liseyi Robert Kolejinde okumuştur. Çocukluğundan 22 yaşına kadar
sürekli resimle ilgilenmiş ve 3 sene İTÜ’de Mimarlık okumuş fakat mimarlıkta
ressam olamayacağını anlayınca okulunu bırakmış ve İstanbul Üniversitesi’nde
Gazetecilik okumaya başlamış.23 yaşından sonra yazar olmaya karar vermiş. Tüm
kitapları 23 yaşından sonra yazılmaya başlanmış ve günümüze kadar yazmaya devam
etmiş.
İlk romanı ‘’Cevdet Bey ve Oğulları’’ 1982 yılında yayınlandı. 1983
yılında ‘’Sessiz Ev’’ isimli romanı yayımlanan Orhan Pamuk, bu kitabın
Fransızca çevirisiyle 1991 yılında ödül aldı. Uluslararası ilk ödülünü 1985
yılında yayınladığı ‘’ Beyaz Kale’’ isimli romanla yakaladı. Eşiyle birlikte
Amerika’ya gitti. 1985-1988 yılları arasında New York’ta Columbia Üniversitesi’nde
‘’Misafir Alim’’ olarak bulundu. 1991 yılında kızı Rüya dünyaya geldi.2006
yılında ‘’Nobel Edebiyat Ödülü’’ nü kazanmış ve 1 milyon 360 bin dolarlık
ödülünün sahibi olmuştur. 2004 senesinin en iyi 10 kitabı arasında Orhan
Pamuk’un ‘’Kar’’ isimli romanı da bulunmaktadır.
Orhan Pamuk’un Bazı
Eserleri:
·
Sessiz ev
·
Cevdet Bey ve Oğulları
·
Kırmızı Saçlı Kadın
·
Benim Adım Kırmızı
Peki Kitap Nerede ?
Kitap işte tam burada anlatıyorum şuanda 😊 Bu kitaptaki olaylar
bir baba, çocuk ve çocukla babanın aşkını anlatan bir roman. Yazar 30 yıl
önceki İstanbul’a götürüyor bizi kitabında. Cem adlı çocuktan bahsederek onun
yaşantısıyla o yıllara ışık tutuyor.
Cem 1980 yıllarının başında annesiyle İstanbul’da yaşayan
bir lise öğrencisidir. Babasıyla uzaktır bu yüzde annesiyle daha iyi geçinir.
Babası bir daha hiç gelmeyecektir. Bu yüzden babasının eczanesinde duracak
kimse olmayacağı için kendisi hem dershane parasını çıkarabilmek hem de cebinde
harçlığı olsun diye bir kitapçı da para biriktirmek adına işe başladı. İş
yokken kitap okur felsefeyi yakından takip ederdi. Çok geçmeden aile
dostlarından biri kuyucu işini Cem’e söyledi.
Cem’de annesiyle konuştu ve
Mahmut Ustası ve ustanın çırağı Ali ile birlikte Öngören’ de bir iş adamı olan Hayri
Bey’in fabrikası için kuyu kazmaya gittiler. Kuyuda su bulurlarsa hediyeler ve
bahşişler vereceğini söyledi Hayri Bey. Cem ustasını babası gibi görüp hep onu
dinlemiş ve ona itaat etmişti. 10 gün sonunda bitecek olan iş 1 ay olup hala
bitmedi ve suyu dahala bulamadılar. Cem ise bu sıralarda kırmızı saçlı kadınla
karşılaşmış kadına aşık olmuş ve her gün evinin camına bakıp bakıp dururdu.
Kırmızı saçlı kadın, eşi ve arkadaşları çadırlarda tiyatro gösterileri
sahnelerlerdi. Cem kadının kocası evde yokken onlara gider ve birlikte olmuşlardır.
Kadın o gün hamile kalmış ve hamile olduğunu Cem’e hiç söylememiştir.
Cem
tekrar kuyu kazdıkları alana döndü. Mahmut usta ile çalışırlarken tam paydos
verileceği sırada 20 metre yukarıdan
Mahmut ustanın üstüne kova düşer. Cem Mahmut ustayı kurtaramayacağını anlayınca
şehirden uzaklaşır. Zaman geçer Cem üniversiteyi kazanır. Yıllar sonra evli ve
zengin bir müteahhit olmuştu. Yıllar sonra bir rastlantı üzerine Cem’e
Öngörenden iş gelir. Ve iş görüşmesine oraya gitmek zorundadır. Gittiğinde
kırmızı saçlı kadını da görür. Kısa araştırmalardan sonra Cem Enver adında bir
oğlu olduğunu öğrenir. Enver babasını hiç sevmemiş. Cem öngörene geldiğinde
Enver kendini başka biri olarak tanıtmış ve öyle samimi olmuştur Cem’le. Cem ve
Enver Cem’in önceden kazıya geldiği kuyuya gittiler. İkisi de bir anda kavgaya
başladı. Ve cem silahını çıkardı. Enver kendini korumaya çalışırken babasını
vurur ve Cem orada ölür. Cezaevine giren Enver annesinin isteği üzerine bu
kitabı yazmaya karar verir.
Kitabın kendisine insanlar hep önyargıyla yaklaşmış. Kitapla
ilgili yorumları okurken farkettim.
Herkesin siyasi görüşleri, düşünceleri kendinedir. Kimse yargılamakla yükümlü değildir. Her kitap okunmalı. Hele de Nobel ödüllü bir kitap kesinlikle okunmalı diyorum ve hepinize iyi okumalar diliyorum 😊
Yazarın kitaplarını bir türlü sevemedim nedense. Yine de tanıtım için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilYazarın hiçbir kitabını okumamış olmama rağmen yazara karşı bir önyargım var. Bunu yıkıp okumam lazım ancak bu nasıl olacak bilmiyorum. Paylaşım için teşekkürler
Silİlginç bir konusu var, son kısım biraz arabesk Türk filmlerini andırsa da. Önemli yazarımızın bu kitabını okumak isterim, notlarım arasına aldım. Teşekkürler..
YanıtlaSilBu kitabı beğenenler olduğu kadar, beğenmeyenler de oldukça fazlaydı. Ben henüz okumadım ama merak ediyorum.
YanıtlaSilorhan pamuk a verilen ödül politikdir edebi kalitesiyle alakası olduğunu düşünmüyorum
YanıtlaSilbu kitabını okuyuncaya kadar hiç anlayamadım yazarı. bu kitabı nefes nefese okudum desem yeridir. şaşırdım da üstelik. her şeyden öte dikkatimi çeken durum ise kısa ve basit cümlelerle yazılmış olması. nokta işaretinden gayrı virgül bile kullanmaya gerek kalmamış neredeyse.
YanıtlaSil