Stefan Zweig ve İlk Başlangıcım

BLOG YAZARI - SELEN YILDIRIM

         Stefan Zweig belki de en güzel, en içten okuduğum kitaplara sahip insan,yazar. Edebiyata karşı hep sıkıcı gözüyle bakmışımdır. Ortaokuldan üniversite yıllarıma kadar bir türlü edebiyatla aram düzelememişti. Üniversiteden sonra işe başladığım yıllarda metrolarda sürünüp duruyordum ve can sıkıntım oldukça fazlaydı. İşte bu can sıkıntılarında ilk edebi kitabım olan ''Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'' adlı esere başladım. Genelde bu tür kitaplara soğuk yaklaşırdım.Bu kitabı okumaya başladığım andan itibaren gözümü ayırmadan soluksuz okuduğum kitap oldu kendileri. ilk blog yayınım da Stefan Zweig'den bahsetmeden başlamak istemedim. Edebiyata ilgim arttı. Evimde belki de şuanda binlerce edebi kitap biriktiriyorum. Her gittiğim yere okudukça okumak istediğim ve her okuduğumda başka çağrışımlar, aşka farklı bakışlarla yaklaştığım bilinmeyen bir kadının mektubuyla gidiyorum. Hayatımda bu zamana kadar yapmak istediğim şeyi şuanda yapıyorum. Bir blog sayfası açmak. Belki de hayatımın en büyük adımını atıyorum. 
     Blog sayfasını açmayı Mark Manson'ın  ''Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı'' adlı eserinden esinlendim. Bir blogger neler yapabilir?,nelerle başa çıkabilir?, nerelere gelebilir? ... Mark Manson'da gördüm bu duyguyu bu düşünceleri. 
     Stefan Zweig'de -hayatımı değiştiren bu adamda- hayatın garipliğini,acımasızlığını, vazgeçemediğin aşkları, acıma duygularını, insan sevgisinin anlamını  yaşadım. Bu kitapta o kadar çok duyguya girdim ki hangisini anlatmam gerektiğine karar veremiyorum şuan. 
     Ailem hep bana ''bir kitap kurdu olarak dünyaya gelmişsin.'' der. İyi ki de kitap kurdu olmuşum derim kendime. İyi ki okuyorum derim. Bilgi okuyarak kazanılır, araştırılarak öğrenilir, yazarak akılda tutulur, tekrar ederek kalıcılık sağlar. İşte benim yapmak istediğimde bu. Blog sayfamda yazarak binlerce insana kitap okumayı aşılamak ve akıllarda kalmayı amaçlamak. Belkide akıllarda hiç kalmam ama denemekten ne zarar çıkar. En azından Mark Manson ' unda dediği gibi ''%50 %50 şansın var neden tutmasın?'' İşte bende o %50 olan şans için buradayım. Geldim. Bekliyorum ve göreceğim.